6 Eylül 2009 Pazar

Oruç tutmak ya da tutturan oruç




ORUÇ TUTMAK YA DA TUTTURAN ORUÇ





Ne güzel diyorlar: “Oruç tutmak, kendini tutmaktır.” Sahiden, biz orucu değil de, oruç bizi tutuyor sanki. Esaretimizi, köleliğimizi, zincirlerimizi söküp atıyor, bizi bizde bulduruyor, yani esaslı bir özgürlük yaşatıyor bize.



Oruç yoluyla oruçluya verilmek istenen mesaj nedir, ne gibi şeyler vurgulanır, uyarıcı nitelikleri nelerdir… Mutlaka çeşitli anlamlar yüklenmiştir tuttuğumuz oruca, bunun ne derece farkındayız, kim bilir belki de sadece yememek-içmemek gibi bir mantık ile tutanlarımız vardır onu. Hayır, -tutun dediği oruç ile- bize bir şeyler demek istiyor O. Peki diyoruz bizde, tutuyoruz orucumuzu, gün boyu yemiyoruz-içmiyoruz. Yalnızca bu mu, daha temkinli, daha itinalı hareket ediyoruz, en azından olması gerekenin bu olduğunu biliyoruz. Demek ki, çok gizli mesajlar yok aslında, yani oruca çeşitli anlamlar yüklemek, onun uyarıcı niteliklerini anlamaya çalışmak zor değil esasen.



Tutmak deyince ne geliyor aklımıza: Bir şeylere sahip olmak, bir şeyler karşısında sahiplenici davranmak gibi şeyler… Öyleyse, tutmak denilen şey, oruç ibadetinin vazgeçilmezi ve tutulan bu orucun sakındırıcı nitelikleri var. Esas mesele şu aslında: Sakınmak! Tuttuğumuz oruç karşısında neyi, kimden, nasıl sakınıyoruz… İşte tutulan oruç sakındırmakla birlikte uyarıyor. O halde oruç bizi tutuyor, bizim orucu tuttuğumuz söylemi yüzeysel kalıyor. Yani orucun derinliklerine indikçe, çeşitli mesajları algılayabiliyoruz. Ne güzel, farkında olarak tutuyorsak orucu. Evet, bu önemli. Orucu farkında olarak tutmak!



Kardeşlerim; Şuurlu bir şekilde düşünmek, davranmak ve esasen onu hayatımıza uygulamak bizler için çok mühim olmalıdır. Mühimlik verilen şeyin farkındalığı açığa çıkar, işte bu farkında olmak durumu bize kim bilir ne kazançlar sağlıyordur, yararımızadır yani, sağlıklı bir durumdur.



Oruç demişken; esaslı, gerçek, sahici özgürlükten söz etmeden geçmeyelim. Evet, gerçeklik payı var. Yaşadığımız bu yeryüzü, yalan ve sahtekarlıklar barındırıyor, işte bu barındırma durumu, şüphesiz insanın iç dünyasını da etkiliyor. Özgürlük diyerek aldandığımız şeyler renkli yalanlarla süslü olabiliyor, biz de bunun adına özgürlük diyebiliyoruz, ardından talihsiz bir tapınma durumu çıkıyor ortaya. İşte bu yalanın karşısına geçip, bin kere, milyon kere hayır diyebilmeyi öğrenmeliyiz, bunu başarabiliriz, insan isek/insan olduğumuzu iddia ediyorsak bunu mecburuz. Gerçek özgürlüğü açığa çıkarmak, gerçek özgürlüğü tadabilmek, ve esasen gerçek özgürlüğü yeni nesillerle tanıştırabilmek için…



Sözün özü: Oruç bir ibadettir, mutlaka diğer ibadetler gibi bir manası vardır. Onu tutmak ya da onun bizi tutması kendimizle olan bir yüzleşme gibidir, bir sınav ile karşı karşıyayızdır. Kimimiz bunun farkındadır, farkında olan kişi hal ve hareketlerini ona göre tayin eder. Oruç, bizi bizimle yüzleştirir, kendimizi adam akıllı tanıyabilmemizi sağlar. Yaşadığımız müddetçe bir sınava tabi olan bizler, ektiğimizi biçeceğiz. Ya bize verilen bu hayatı, heba edeceğiz, ya da O’nun için layıkıyla yaşayacağız. Farkında olanlardan, yüzleşenlerden, gerçek özgürlüğü tadabilenlerden, sakınmayı bilenlerden, kendini tutabilenlerden olmamız temennisiyle…





Afşin Selim



Milli Gazete, 07.10.2006




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder